27 Şubat 2015 Cuma

BEN DE SENİ FİLMİNİN ÖZELLİKLERİ

Bizim olayımız farklı;

+ Digerlerinin kahramanı zengindir
- Bizimkiler fakir

+ Diğerlerinin kahramanı herkesi döver
- Bizimkisi dayak yer..

+ Digerlerinin kahramanının arabası son modeldir
- Bizimkisi vurdurmadan olmaz..


+ Diğerlerinin kahramanı herseyi başarır popülerdir...
- Bizimkisi hep yedek..


+ Digerlerinin kahramanı yatakta keşfederken aşkı..
- Bizimkisi nadiren öpmüştür sevdigini..


+ Diğerlerinin kahramanı holdingler yönetir
-Bizimkisi Okulu..


+ Diğerlerinin kahramanı isyankardır çeker gider..
- Bizimkisi ölümüne bekler sevdigini...


14 Şubat 2015 Cumartesi

ILERI SURUS TEKNIKLERI

Trafiğe yeni çıkmaya başlayanlar kendilerini bekleyen tehlikelerden yeteri kadar haberdar değildir. Özellikle gençler hızlı ve riskli araç kullanmayı bir oyun gibi gören, kaza yapma riski en yüksek grupta yer alır.
Trafiği paylaşan tüm sürücülerin trafiğin bir ortaklık olduğunu ve kaza riskini artıran davranışlardan mutlaka kaçınılması gerektiğini çok iyi bilmesi gereklidir. Türk kültüründe ve geleneklerinde misafirperverlik, yardımlaşmak, paylaşmak, merhamet etmek, saygıda kusur etmemek çok önemli ahlaki değerlerdir. Tüm bu değerlerin çiçeği burnunda sürücü adaylarına iyi öğretilmesi ve direksiyona geçen tüm sürücülerin hiç aklından çıkarmaması, trafiğimizin çağdaş standartlara ulaşabilmesi için çok gereklidir.
Ehliyet alma yaşına gelmiş sürücü adayları trafiğe çıkmaya nasıl hazırlanır? Ya aileleri tarafından trafiğe açık olmayan yollarda aracı hareket ettirmeleri öğretilir, ya da sürücü kurslarındaki temel eğitimde bu temel bilgileri alırlar. Ehliyet almak ülkemizde hiç de zor değil. Ehliyeti alınca her şeyi iyi öğrendiklerini, başka öğrenecek bir konu olmadığını düşünmeleri aslında gençler için bir tuzaktır. İşin üzücü tarafı güvenli sürüşü yeterince öğrenmeden araca hakim olmaya başladıklarına inanmaları ve hızlı gitmeye çalıştıkça trafik kazası yaşamalarıdır.
DOĞRU YERDE, DOĞRU HIZ
Genç sürücüler ve yeni araç kullanmaya başlayanların en çok zorluk çektiği konu hangi yerde, hangi hızda olmaları gerektiğini bilmemek ve oraya gelirken hızlarını ayarlayamamaktır. Karşılarına daha önce hiç çıkmamış bir çok tehlikeye karşı savunmaları çok zayıftır. Güvenli sürüş yapabilmek için en önemli altın kural olan problemleri hızlı giderek değil, yavaş giderek çözebileceklerini bilmezler. Araçlarına ve trafiğe alıştıkça daha da hızlanabilecekleri yanılgısına düşerler.
Örneğin; Bir otobüs durağına yaklaşırken sadece önüne bakan ve yolunun açık olduğunu, trafik ışığının yeşil yandığını gören tecrübesiz sürücü gaza basmaya devam eder. O sırada sağdaki durakta yolcu indiren bir otobüs veya minibüs varsa o araçların ön tarafını göremez. Yayaların kurallara uygun şekilde yaya geçidinden geçmesini beklemek de fazla iyimserlik olacaktır. Yayaların büyük çoğunluğu en kestirme yoldan ve canları istediği anda karşıya geçmeye çalışır.
Sürücü böyle bir durumda önce ayağını gazan kaldırıp frene götürmeli ve hızını düşürmeli, ikinci olarak sağda duran ve yaklaştığı büyük araçtan mümkün olduğunca uzaklaşmalıdır. Görüş açısını genişleterek, büyük aracın altından ve ön tamponunun altına bakmalıdır. Böylece olası bir yayayı daha erken görebilir ve ayağı frende olduğu için daha çabuk tepki verebilir. Hızını düşürmüş olması ise fren mesafesini kısaltacağından önüne koşarak çıkan bir yayaya çarpmadan durabilmesi mümkün olur.
Bu örnek de gösteriyor ki, her sürücünün güvenli sürüş yapması hayati bir sorumluluktur. ‘Ben bunu bilmiyordum’ ya da ‘ama hızlıydım, duramadım’ demek bu sorumluluktan kimseyi kurtaramaz.
GENÇLERE TAVSİYELER: YOL ALINMAZ, VERİLİR!
Yeni araç kullanmaya başlayanlara aşılanması gereken bir başka önemli davranış, yol vermeye öncelik tanımalarıdır. Yanlış davranış sonucu ortaya çıkan bir tehlike de yan yollardan ana yola çıkışlarda yaşanır. Birbirlerine yol vermemeyi kazanç sayan sürücüler adeta bu konuda birbirleri ile yarış ederler. Yan yoldan çıkmaya çalışan ve çağdaş bir anlayışla ve sabırla ana yoldaki sürücülerin kendiliklerinden yol vermesini bekleyen sürücü çok büyük hayal kırıklığına uğrar. Çünkü sürücülerimizin çoğu, değil yavaşlayıp yol vermek, siz araya giremeyesiniz diye bir de hızlanarak öndeki ile arayı kapatmaya çalışır. Bu şekilde uzun süreler bekleyen sürücü sonunda ana yola çıktığında aynı davranışı yan yoldan çıkan diğer sürücülere göstermeye başlar. Çoğunluk bu şekilde hareket ettiği için de her kavşakta bir patırtı gürültü yaşanır, sinirler gerilir. Ve sonucunda da trafik akışı yavaşlar ve herkes etkilenir.
Sakin araç kullananlar, hızlı ve agresif sürücüleri çok daha kolay tespit edip kendilerini sakınabilir. Özellikle size tehlike yaratacak, hızlı gelen araçların arkanızda sizi taciz etmesine izin vermeyiniz. Ona fren yaptırtmayacak şekilde zamanında yol verip, onu önünüze alınız. Bunu gerçekleştirebilmek için aynalarınızı oldukça sık kullanmalı ve 2 saniyelik doğru takip mesafesini korumalısınız.
Genç ve yeni ehliyet almış trafiğe çıkmaktan çekinen sürücülere yönelik doğru yaklaşım, nasıl güvenli sürüş yapacaklarını Trafikte Tehlikeleri Tanımlama adı verilen güvenli sürücülük eğitimleriyle, tecrübeli eğitmenlerce öğretmektir. Ağaç yaşken eğilir boşuna dememişler. Yeni nesil doğru şekilde eğitilirse trafiğimizin düzelebilmesinden bahsedebiliriz.
GENÇ SÜRÜCÜLERE YÖNELİK KAMPANYALAR YETERLİ DEĞİL
AB genelinde üye ülkeler, yol güvenliğini teşvik etmek için halkı bilinçlendirme kampanyalarına her yıl önemli yatırımlar gerçekleştiriyor. Ancak, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 12 Avrupa ülkesinde 2334 sürüş eğitmeninin katıldığı araştırmaya göre eğitmenlerin %41’i kampanyaların genç sürücülerin güvenli sürüş tutumları üzerinde bir etkileri olmadığını söylüyor.
Türkiye’de eğitmenlerin sadece %25’i etkili yol güvenliği kampanyalarını önemsiyor. Avrupa Sürüş Okulları Federasyonu Başkanı John Lepine, araştırma bulgularını şöyle yorumladı: “Etkin sürüş öğretiminin hedefi, halkın güvenli sürüş davranışı ve yol güvenliği tutumunu etkileme gücüne sahip bilinçlendirme kampanyaları geliştirmektir. Ancak, araştırmalar gösteriyor ki, bu kampanyaların etkinliğine inanması gerekenler ikna olmuş değiller. EFA bu ülkelerden alınan en iyi uygulamaları ve daha etkili kampanyaları paylaşarak birbirinden yeni bilgiler öğrenmek için hükümetlere çağrıda bulunmaktadır.”
Genç sürücülerin tehlikeli sürüş potansiyelinin sonuçlarını ortaya çıkaracak eğitim materyalleri ve yol güvenliği kampanyaları geliştirilmesi ve bu konularda eğitimin olumlu etkilerinin izlenmesi somut veriler elde edilmesini sağlar.
GOODYEAR’IN “TRAFİKTE GENÇLİK HAREKETİ” 3.YILINDA !
Gençleri hedef alan sosyal sorumluluk hareketleri geleceğe yatırım anlamında çok önemli rol oynamaktadır. Goodyear Türkiye, 2012 yılında hayata geçirdiği Trafikte Gençlik Hareketi projesiyle öğretmenler, öğrenciler, veliler ve okul servis sürücülerinde trafik güvenliği ve bireysel sorumluluklar konusunda farkında lığı geliştirmeyi hedefliyor.
Ders programına 2012-2013 eğitim öğretim yılında dahil edilen Trafik ve İlk Yardım dersi kapsamında öğrencilere, trafikte tehlike yaratmamak, tehlikelerden korunmak, sürücü, yaya ve yolcu olarak trafik kurallarına uymak ve duyarlı olmak, sorumlu davranmak konusunda olumlu davranış değişikliği kazandırmak üzere harekete geçen Trafikte Gençlik Hareketi projesi, aynı zamanda öğrencilerin okullarında bulunan Trafik Güvenliği ve İlk Yardım Kulüplerinin faaliyetlerine gönüllülük esasıyla katılımlarını artırmayı da hedefliyor.
Sosyal sorumluluk kampanyalarının etkisi çağdaş ülkelerde bile yeterli görülmezken, ülkemizde büyük bir değişimi sadece bir kampanya ile sağlayamayız. Trafikte saygılı ve sağduyulu araç kullanmayı Güvenli Sürücülük Eğitimleri uygulamalı olarak öğretebiliyor. Yani eğitimle yanlış sürüş alışkanlıkları düzeltilebiliyor. Yaşamayı, insanları ve özellikle çocuklarınızı seviyorsanız, Güvenli sürücülük eğitimlerini mutlaka almalı ve aldırmalısınız!
Emniyet kemerlerinizi önde ve arka koltukta takmayı, kısa farlarınızı gündüzleri de yakmayı unutmayınız… Hepinize kazasız ve keyifli yolculuklar dilerim.  
 Dipnot:bolka


1 Şubat 2015 Pazar

Vasat, omurgasını aldırmıştır

Ağustos'un 18'i. Saat gece yarısını çoktan geçti, sabaha çeyrek var. Bunları, alt katta çalan fasıl ekibi eşliğinde yazıyorum. Biz burada böyle şeyler yapıyoruz bazen. Bazen eğlenceli gibi gelir, bazense anlamsız. Ne kadar içinde olduğunla ilgili sanırım.

Bir şeyler yazmaya çalışırken çok da eğlenceli olmuyor tabi. Hep bir ağızdan söylenen şarkılara bir kadeh rakı eşliğinde katılsaydım daha anlamlı gelebilirdi belki. Ama şu an "Şşş gidin başka yerde oynayın bakayım, hasta var evde!" diyerek bizi kapısının önünden kovan teyzeler gibiyim. Ne darbukaya tahammülüm var ne de kanuna.
Her sabah umutla yeni bir güne başlayıp, her gece ne kadar boktan bir dünyada yaşadığımı fark ediyorum. Biz burada böyle şeyler yapıyoruz bazen. Olmadığımız biri gibi davranabiliyoruz. İnandığımız ilk yalanın peşinden gidiyor ve ona göre hayatımızı şekillendiriyoruz. Kendi doğrularımız olarak bellediğimiz bu yalanlara o kadar inanıyoruz ki, kimsenin ne söylediği umurumuzda bile olmuyor. Diğer tüm doğrulara kulağımızı tıkıyoruz.
...
Dünyayı mahveden iktidarlar ya da gücü elinde tutanlar değildir. Onu asıl mahveden vasatlardır.

En büyük aşk; vasat olanın, güçlü olana yaranma çabasıdır. Vasat, araziye uyum sağlayabilmek için omurgasını aldırmıştır. Ne zaman ne yapacağını kestiremezsin. Biz burada böyle yavşaklarla uğraşabiliyoruz bazen. Biz burada koca bir belirsizliğin içinde kararsızlıklarımızla yaşamaya çalışıyoruz. Biz dediğim; Recai ve ben işte. Belirsizlik ve kararsızlık insanı öldürür. Recai'nin kim olduğunu bilmiyorum ve bu da beni yavaş yavaş öldürüyor. Biz burada senin gibi şahadetle ölmüyoruz. Yavaş yavaş, çürüyerek, her geçen gün kendimize yabancılaşarak ölüyoruz.

Takım elbiseliler ve apoletliler kendi aralarında bir hesaplaşma içerisine girerken kaybeden hep sokaktakiler olur. Ve sen ölürsün. Güçlü olanın güçsüz olanı sömürebilmesi uğruna ölürsün. Kaldırım taşında yatar senin cansız bedenin. Kanın toprağa süzülür. Toprak bile utanır. Ama onlar utanmaz. Senin kanın üzerinden siyaset yapmaya devam ederler. Senin kaldırım taşında yatan o cansız bedenin, onların cebindeki paralar kadar değerli değildir...
       BURAK AKSAK


25 Ocak 2015 Pazar

Ortamda Hava Yapanın Yalnızken Affı Olmaz

Arkadaşlar Herkese Selam . İyi Sağlıklı Günler Dilerim..
Konumuz(SOKAK KAVGASI VE SAVUNMA)
ilk başta şunları söylemek istiyorum''arkadaş toplumunda yanlız kişiye saldırı yapanın teke tek yakalandığında affı olmaz''.
Beyler kısaca birisi sizi kavgaya sürüklüyorsa
ve siz bunun tam aksini istiyorsanız , rakibinizden uzak durun
öncelikle rahat hareket edebiliceğiniz bir mesafe ayarlayın
sonra siz ne kadar istemesenizde kavga etmek ,
O şahıs istiyor ve , Savunmanın püf noktası burda başlar.
Bir çok kişiye göre , en büyük , ve en iyi , SAVUNMA Saldırıdır.
Sizde sokak kavgasında bunu uygulayabilirsiniz ..
Şimdi artık o kavga etmek istiyor ,ve siz istemiyorsunuz,
lakin kavga kaçınılmaz olacak , sizde kendinizi hazırlarsınız,
o durumda karşınızdaki rakibinizde bunu farkeder zaten,
ve siz istemediğniiz için kavgayı sizi korkak ve sinmiş göreblir,
ve bu sizin lehinize olan bir durum yani iyi bir şey demektirki,
o bu yüzden sizin üstünüze yürüyecek ve İlk hamleyi yapıcaktır
sizde onun yapacağı hamleyi ve tam zamanını görebilirsniz
adam karşınızdadır çünki , Sizin yapmanız gereken tek şey
Onun tam kendini hazır hissettiği zamanda , hamle sırasında,
Hiç beklemediği bir anda(Elmacık kemiği ile Çene kemiğine)
sağlam bir darbe ile yere serebliirsiniz! Bunu beklemeyen rakip ,
kısa süreli bir şoka girecek ve gözü korkacaktır
eğer devam ederseniz adam o şekilde size karşılık vermesi olanak dışı zaten mümkün değil . ve adam hastanelik olabilir . eğer etmez iseniz
yani etmek istemiyosanız o durumdayken hızlı bir şekilde uzaklaşın oradan. şimdilik bu kadar kavgada teknik ve taktik hız ve güç. bunlar en önemli şeylerdir benim gözümde ve bir çok spor hocası içinde geçerli
Umarım yardımcı olmuşumdur az da olsa arkadaşlar.
Eğer bu bilgilendirme hoşunuza giderse , devam edebiliriz..
(Ve bu anlattıgımız olayı yaparken hiç bir hareketinizden
Tereddüt etmeyiniz , lakin ederseniz kaybedersiniz)

3 Ocak 2015 Cumartesi

AH MUHSİN ÜNLÜ

Sen Beni Öpersen Belki Fransız Olurum

by muhsinunlu

sen beni öpersen belki de ben fransız olurum
şehre inerim bir sinema yağmura çalar
otomobil icad olunur, zarifoğlu ölür
dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.
-senegalliler dahil değil
sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
o vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin
-yoksa seni rahatsız mı ettim?
sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
elbette gayet rasyoneldir attan atlamak
-freud diye bir şey yoktur.
sen beni öpersen belki de ben gangsterleşirim
belki de şair olurum seni de aldırırım yanıma
bilesin; göğsümde hangi yöne açmış tek gülsün
yani ya bu eller öpülür, ya sen öldürülürsün.
-haydi iç de çay koyayım.
ah muhsin ünlü'alıntıdır.

17 Eylül 2014 Çarşamba

Turgut Uyar Göge Bakma Duragı

Göğe Bakma Durağı
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım isinsin diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat

5 Eylül 2014 Cuma

Yeni İsim Yeni Yazı Ve Yönetmenlik

sanırım yeni isim yeni tema ve yeni şeklin zamanı
gelmişti aslında yeniden yazmamım sebebi...
!!
bilindiği üzere tüm kış ve yaz çok yoğundum ve anca sabaha karşı seneryolarımı yazabiliyordum ve biittii!!
filimin ismi ''BEN DE SENİ'' şimdi filimin ismini duyunca aşk filmi sanmışsınızdır büyük ihtimal ama sandığınız gibi değil işte ama sonuç olarak ben gene aşka bağladım size bir repliği paylaşayım
-Sesinde Ne Var Biliyor Musun?
+Ne ?
-Söyleyemediğim Sözcükler Var
Küçücük Şeyler Belki
Ama Günün Bu Saatinde
Bizim Aşkımızı Anlatır Gibi,Duruyorlar
-Aşkım Sen Benim Yanımdaysan Eğer Konuşmak Zaten Gürültüden Başka Birşey Değilki...

işte bu kadar yeter zaten en kötü repliği koyuyorum. hani derlerya iyi yerleri söyledin filmin tadının içine ettin öyle  bir şey olmasın haa ama biraz 50k takipçim var 10k düşebilir ona birşey diyemem ama sonuçta izlemek lazım derim
zaten yönetmenliğini ben yapıcam.. bana sorucak olursanız nerden başladın hem senaristlik hem yönetmenlik derseniz şimdi anlatıyorum;
      benim çok fotoğraflarım yoktur çünkü ben fotografları sevmem fotograflardan çok o fotografı yaşamayı severim ama ölümsüzleşeceğine inandığım fotografları asla kaçırmam..
    şimdi anlatıyorum benim abla dediğim biri var öz ablamlar kadar severim kendisini.bir gün hastaneye gitmiştim gerçi hep giderimde olsun. fotograf çekilmek istemiştim kabul etti sağolsun beni kırmadı.
onadan sonra 1 hafta sonra falan kontrole gitmiştim helen fotograf çekimiyle ugraşıyor musun dedi
bende evet dedim sende yönetmen ışığı var dedi ve bir yönetmen  tanıdığı varmış sanırsam öyle demişti şimdi o zamanı pek hatırlamıyorum çok zaman geçti o günden sonra tam karar verdim yönetmen olmaya ve teknik ekip kurmaya başladım bu ekip tamamen yaratıcı insanlarla dolu bir ekip olduğu için filimi çekerken hiç zorlanmadık ama tek bir sıkıntı vardı hiçbir senaryoyu beğenmiyorduk hepsi sıkıcı hepsi aynı. bu ne ya türk sineması bu yüzden ilerlemiyor fikirler hep aynı. iş başa düştü ama farklı bir senaryo yazarından biraz fikir almalıydım kendisini buldumda şimdi ismini vermiyeceğim ama çok iyi gönderme yapan biri ondan biraz yardım aldım bana aklımda kalan dediiği en önemli şey ''çok kitap okumalısın ve senaryoyu yazmak için yaşaman ve yaratman lazım yaşamadan ve yaratmadan yazarsan sıradan insanlardan farkın olmaz'' onlar gibi sıkıcı olursun dedi bende artık birşeyler yaptım  ee hacılar sonuçta filim tutsada tutmasada
zaten ''hayat dediğimiz yanlış anonstan ibaret'' üzmeye gerek yok gülüp geçeriz bundan sonra bu sayfayı arablarla ilgili bir sayfa yapıcam...
!!!
bu arada yeni yazım hayırlı olsun biraz daha yazardım da yazdıkça tükeniyorum turgut misali